hold on.

  1. Bir saniye.
  2. Bekleyin lütfen.
aganta Maritime Traffic
(a) bırakmamak, salıvermemek, sımsıkı tut(un)mak, kavramak.
He held on to the overturned boat till
help came. (b) sürmek, sürüp gitmek, süregelmek, devam etmek.
The rain held on steadily all day. (c) (fikrinde/tutumunda) sebat etmek, (d) (Genellikle emir kipi): durmak, beklemek.
hold on there a minute! Bir dakika bekle!
hold on a bit! Yavaş, biraz dur!
biriyle bir şey üzerinde tartışmak Verb
resmi toplantı yapmak Verb
resmi toplantı yapmak Verb
bir ölüye otopsi yapmak Verb
fiyatları sürdürmek Verb
fiyatları sürdürmek Verb
masrafları aşağıda tutmak Verb
bir konu üzerinde uzun boylu durmak Verb
fabrikada toplantılar düzenlemek Verb
fabrikada toplantılar düzenlemek Verb
(Br) taksitle ödeme şartıyla sahip olmak Verb
kiracı sıfatıyla zilyet olmak Verb
telefonu kapatmayın lütfen
piyasadaki payını elde tutmak Verb
piyasa daki payını elde tutmak Verb
tutunmak Verb
emanet olarak tutmak Verb
emanetçi olarak tutmak Verb
(güçlüklere rağmen bir şeye) var kuvvetiyle sarılmak, yılmadan/azimle devam etnek.
'den bilgi saklamak Verb
(US) birini hırsızlık suçundan tutuklu bulundurmak Verb
fiyatları istikrarlı tutmak Verb
fiyatları istikrarlı tutmak Verb
masraflara sınır çekmek Verb
fiyatlarda istikrar sağlamak Verb
birsiyle münakaşaya girişmek/tutuşmak.
beyond controversy: tartışılamaz, su götürmez, gayrı kabili
münakaşa.
Question which has given rise to much controversy: Çok tartışmalara yol açan sorun.
They were having a great controversy: Aralarında şiddetli münakaşa/anlaşmazlık çıkmıştı.
ele geçirmek, yakasına yapışmak, yakalamak, tutmak,
mec. bahane etmek, istifade etmek.
hattı kapamadan beklemek Verb
gerçeklik duygusundan uzaklaşmak Verb
birini bırakmak Verb
birini serbest bırakmak Verb
gezdirmek Verb, Maritime Traffic